Otizm ve DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu), bir takım belirtileri birbiriyle aynı olan, ancak nöro gelişimsel olarak birbirinden farklı bozukluklar olarak bilinir. Bu iki sorun arasında dikkat çeken çok önemli farklılıklar vardır. Ancak bazı bireyler her iki durumu aynı anda yaşayabilir. Bu yüzden iki durum arasında dikkat çeken farklılıkların bilinmesi son derece önemlidir.
Otizm spektrum bozukluğu; kişinin sosyal açıdan etkileşim ve iletişim içerisinde olmasına engel olan ve farklı bağlamlarda bireyi etkileyen nöro gelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluğun bilinen kesin bir tedavisi olmamakla beraber, gereken özel eğitimin düzenli olarak sağlanması durumunda bireyin hayatın içerisinde karşısında çıkan zorluklara karşı ilerleme kaydetmesi ve daha verimli bir yetişkin olabilmesi mümkün hale gelir.
DEHB, günümüzde çok yaygın şekilde karşılaşılan bir gelişimsel bozukluktur. DEHB'li olan çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtü kontrolü ile ilgili birçok farklı sorun yaşanabilir. Bu yüzden harekete geçmeden önce konsantre olmak, hareketsiz bir şekilde oturmak ya da düşünmek bu çocuklar için son derece zordur. DEHB'nin kendi içerisinde üç aydı kategoriye ayrıldığı söylenebilir. Alanında uzman bir Doktor, DEHB tanısını kişinin gösterdiği semptomlara bağlı olarak belirleyebilir. DEHB türleri şu şekilde sıralanabilir:
DEHB belirtileri, çocuk büyümeye başladıkça iyileşme gösterir ve bahsi geçen dürtüler üzerinde çok daha fazla odak ve kontrol kazandırmak mümkün hale gelebilir.
Otizm ve DEHB arasındaki net farkı ifade etmek, özellikle yaş olarak daha küçük olan çocuklarda zor olabilir. Bu iki bozukluğun belirtilerini ayırt etme konusunda yol gösterici olabilecek etkenler ise şu şekilde ifade edilebilir:
Bir çocuğun otizmli ya da DEHB'li olduğunu anlamak ve iki bozukluk türünü birbirinden ayırmak isteyen ebeveynler; aile doktoru ya da çocuk doktoru ile her detayı net bir şekilde konuşmalıdır. Bu uzman doktor, çocuğu bir davranış bozukluğu uzmanına yönlendirerek en doğru teşhisi konabilmesi için yol gösterici olacaktır. Eğer bir doktor otizmden şüphe duyarsa, çocuğun daha önceki yıllar içerisinde gösterdiği davranış ve gelişim özelliklerini detaylı olarak incelemek isteyebilir.
Otizm ve DEHB her iki grupta olan çocukların gösterdiği davranışsal ve bilişsel semptomlar açısından birbirine çok benzer. Her iki bozukluk durumunda davranışsal boyut söz konusu olduğunda, otizmli olan çocukların dürtüsel ve dikkat eksikliği gibi davranışlar sergilediği görülürken, DEHB tanısı alan bir çocuğun sosyal ve iletişim konusunda ciddi derecede yetersizlik yaşadığı görülür. Özellikle sosyal etkileşim açısından problem yaşayan çocukların bilişsel beceri konusunda çok önemli bir etkiyle karşılaştığı söylenebilir. Bu nedenle DEHB ve otizm spektrum bozukluğu bireyde aynı anda görülebildiği gibi, bahsi geçen bu iki bozukluğun çok benzer belirtiler göstermesi mümkündür.
Bu yüzden bu iki gelişimsel bozukluğun birbirinden ayırt edilmesi, çocuğun her bir davranışının bu etkenlere bağlı olarak doğru şekilde değerlendirilmesi çok önemlidir. Doğru ve net şekilde yapılabilen bu ayrım, çocuklara uygulanabilecek olan tedavi ve özel eğitim programının içeriğini direkt olarak etkilediği için olmazsa olmazdır. DEHB; düzenli ilaç tedavisi ile semptomları tamamen yok edilebilen bir sorundur. Ancak bu durum otizm için geçerli değildir. Otizm tanısı alan bir çocuğun en kısa süre içerisinde özel eğitim sürecine dâhil olması gerekir. Aksi takdirde daha önemli sorunlarla karşı karşıya kalabilir ve sosyal iletişim konusunda yaşıtlarından çok geri kalabilir. Dolayısıyla otizm teşhisi alan bir çocuğun alanında uzman bir eğitimciyle beraber, sahip olduğu yetersizlikler ve ihtiyaç duyduğu eğitime en kısa süre içerisinde ulaşması gerekir.
DEHB ise bir psikiyatrı gözetiminde düzenli şekilde ilaç tedavisi gerektiren, diğer yandan doğru eğitimle ile beraber sürdürülmesi gereken çok uzun bir süreci kapsar. Her iki durumda birbirine çok yakın olan durumların söz konusu olması, bazı durumlarda iç içe geçen sorunlardan kaynaklı süreci daha zor hale getirirken, aslında iki bozukluk için detaylı ve iyi bir gözlemci olunması gerektiği unutulmamalıdır. Bu noktada ise anne babaların iyi bir gözlemci olması önem arz eder.
Her iki gelişimsel bozukluk durumunu fark eden anne baba; psikiyatrlarla işbirliği yaparak en kısa süre içerisinde sorunu ele almalıdır. Bu sayede çocuğun çok daha etkin ve sağlıklı bir yetişkin olarak hayatına devam etmesi sağlanabilir. Eğer ilaç tedavisi gerektiren bir durum varsa, bu durum da ancak alanında uzman bir psikiyatrı tarafından tespit edilebilir. Anne babalar bu noktada çocuğun ilaç tedavisini hiçbir şekilde aksatmadan düzenli olarak kullanımını sağlamalıdır. Ayrıca bu durumda özel eğitim de sürecin en önemli parçası olarak kabul edilir.
Nitelikli bir eğitimci ile işbirliği içerisinde gerçekleştirirken her çalışmaya anne babaların katkı sağlaması, eğitimcinin bu noktada verdiği görev ve tavsiyeleri göz ardı etmeden uyum sağlaması gerekir. Sabırlı, istekli ve istikrarlı şekilde gerçekleştirilen bu yaklaşımların sonucunda otizm ve DEHB gibi gelişimsel bozuklukların karşısında pozitif aşama kaydedilmesi çok daha mümkün hale gelir. Bu noktada süreç bazen sanıldığından çok daha yavaş ilerleyebilir. Bazen ise aile ve çocuk bu etkenlerden kaynaklı zor zamanlardan geçebilir. Ancak bu noktada her çocuğun özel ve kendi hızında gelişim gösterdiği göz ardı edilmemelidir.